Akdeniz’in Doğusunda İskenderun. Ama Yat Limanı Yok!

Sırtını Amanoslar’a dayayan, kucağını Akdeniz’e açan, Türkiye’mizin göz bebeği, sanayi, turizm ve petrolün başşehri…

İskenderun adı ile anılan güzel bir körfezin sahibi, dünya coğrafyasında Piri Reis’in çizgilerinden beri var oluşun simgesi…

Büyük İskender’in hayalini süsleyen rüya şehri… Güneş ve Ay’ın Akdeniz de ilk selam durduğu müstesna yer İskenderun…

Her ne kadar turunçgillerin menşei başka ülkeler dense de, narenciyenin çiçek kokuları İskenderun Körfezi’nin her noktasındadır.

Sanayi bacalarından tüten dumanlarından bereket fışkırır.

Denizi her türlü balığa ev sahipliği yapar. Her mevsimin balığı sofralarda ayrı bir lezzettir. Türkiye ve Hatay ili ile bir bütünlük sergiler.

Coğrafyasında olduğu gibi insanlığa da dostluk çağrıştırır. Her dine mensup insanların kardeşçe yaşadığı bir yerde, söyleyin bana yaşanmaz mı?

Amanos Dağında, Karadeniz ve Kafkasların bitki örtüsü hâkim… Yazın esen Meltem Rüzgârı, kışın meşhur yarıkkaya’sı dostlukları pekiştirir.

Aleksandretta… Küçük İskenderiye…

M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in İsos yakınlarında kazandığı zafer ile adı Alexandreia adıyla anılmaya başladı. Büyük İskender’den önce Fenike şehri; Selevkos’lardan Romalılara, 395 yılında Doğu Roma derken VII. yüzyıl ortalarında İslam devleti ardından 1516 yılında Memluk imparatorluğu…

1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında yapılan Mercidabık Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu…1’ci Dünya savaşında Birleşik krallık ve ardından Fransa egemenliğine giren bu güzide şehrimiz, 1938 yılına kadar Fransız himayesinde kalmıştır.

5 Temmuz 1939’da Türk Ordusunun İskenderun’a girmesiyle Kurtuluş hareketimizin temeli atılmıştır.

İşte öyle bir yerde, tarihsel geçmişin, geleceğe gelen kokusudur İskenderun!

Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han halen Belen’de yaşar. Hanın loş duvarlarında, hamamın akan curunlarında bir tarih şakırdayarak akar. Camisinin mihrabında geçmiş tarihimiz ayağa kalkar. Onları saygı ile görür ibadet eyleriz. Tarihimizin geçmiş başarı kokan esintileriyle bir hoş oluruz.

İskenderun aslında kalemlere sığmaz bir destanın ilk harfleridir. Onun için ne kadar yazarsan yaz, sanki hiçbir şey yazmamış sayılırsınız. Bazen onu rahatsız edici bazı karıştırıcılar ortaya çıksa dahi o kendi bildiğini okur ve yazar.

İskenderun insanlara değil, insanlar İskenderun’a ayak uydurur.

Sabahın kızıl ışıklarıyla birlikte, sahil güzergâhında yüzlerce spor yapan insanlar, kendi dünyalarında İskenderun ile canlanır ve özgürce birbirleriyle birleşir. Denizin azot kokusunu, oksijenin en saf birleşimini ciğerlerine çeke çeke kordonu bir baştan bir başa kâh yürür kâh koşar halleriyle sevdalarını dile getirirler.

Güneş doğduğunda sahil birdenbire boşalır.

Bu sefer yerini cıvıl-cıvıl öten martılara bırakır. Palmiyeler altında dostlukların dostlukları yaşanır. Dün olduğu gibi bugünde aynı dostluklar devam eder İskenderun’da…

Tarihini araştırsak kayda değer isyanların hiç birini onda bulamazsınız!. Son yıllarda kuşaklar değişim gösterse de İskenderun’da yaşayan her kim olursa olsun onun rüyasal ritmindedir.

İyi günde kötü günde dostlukların tavan yaptığı bir yerdir…

Yasak olsa da mahalle düğünleri, taziye çadırları vazgeçilmez bir ananedir. Trafik durmuş, sokak kapanmış diye asla ters sözler söylenmez. Gelen geçen durur. Cenaze sahibini veya düğün sahiplerini sahiplenir.

İskenderun insanının gönülleri derya gibidir. Her daim mağdurun, mağdurların yanında yer alırlar.

Çok memleketler gezdim, gördüm, ama İskenderun gibisini hiçbir yerde görmedim. Onun tılsımı çok değişik bir şey. Bir kere vardınız mı bu yere, gitmeniz o kadar kolay olmaz.

Şu an yok sayılan şeylerin başında Yat Limanı gelmekte!

Balıkçı barınakları Madenli’de HADO olarak düzenlendi ve aynı zamanda Yat Limanı haline getirildi.

İskenderun’da bulunan barınak artık elden geçirilmeli. Balıkçılar Kooperatifi elinden geldiğince mücadelede.

İnşallah balıkçı barınağı aslına uygun elden geçirilir. “YAT LİMANI” yapılır mı bilmem ama ‘Yapılmalı’ sesleri bayağı çoğalmaya başladı.

Bilmem üst düzey yetkililer bu sesleri duyuyor mu.? Sağır değilseler bir gün duyarlar sanırım.

Yıllar yılı defalarca yazdım, çok yazdım. Maalesef bir türlü duymadılar, görmediler. Projeler yapılıyor muydu.? Onlarda raflardaki rutubet kokularının arasındaysa işte o zaman yandık.

Nuri Erdener (Nam-ı diğer, Boksör Nuri)

Paylaşın...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir