Zaman, 1970’li yıllardı. İskenderun Karaağaç Mahallesi sahil kenarında yabancı petrol arama şirketlerden biri o yıllarda sondaj çalışmaları yapmıştı.
Sondaj çalışmalarının yapıldığı yere yakın yerde Altın Toprak Tuğla Fabrikası vardı.
Okul ara tatillerinde tuğla fabrikasında kaynak ustası olarak çalıştığımdan, bölgenin yabancısı değildim.
Okul yıllarım devam ettiği sürede arada sırada tuğla fabrikasına uğrar, bana düşen işleri yapmaya çalışırdım.
Aylardan yaz ayı olduğundan dolayı sahil kenarında gezinirken, zamanın TIR araçları sahile yakın yere devasa sondaj makineleri indirdi. Çalışanların çoğu yabancıydı. Kısa sürede makineleri sondaj yerine monte ettiler ve başladılar toprağı delmeye.
Çoğu zaman hem denize girmek hem de petrol sondaj çalışmalarını yerinde görmek üzere arkadaşlarla birlikte sondaj sahasının olduğu bölüme gider ve Türkçe bilen bazı çalışanlarla sohbet ederdik.
Yaklaşık bin metreyi geçtikten sonra petrolle ilgili bulguları bulmaya başladılar. Hâlâ derinlere inmeye devam ediyorlardı.
Tahminim öğleden sonrasıydı. Sondaj bölgesinden sevinç dolu bağrışmalar, tuğla fabrikasına kadar geldi. Orada çalışanlar merakla sondaj bölgesine doğru koşarak gittik.
Türkçe bilen tercümanı sohbetlerimden dolayı tanıyordum. Yanına gittim “hayırdır” dedim.
O bana, “2 bin 140 metrede çok değerli petrol damarı bulundu ve bu kaliteli petrol Türkiye’yi değil dünyayı doyurur” dediğinde o an nasıl çocuklar gibi sevindiğimi asla unutamam.
Derken, kısa süre sonra sondaj makinelerini topladılar ve gittiler !
Bölgenin insanı olarak, petrolün daha çıkmadan kaybolmasına o yıllarda hiç akıl erdirememiştik. Meğerse sonradan edindiğim bilgiye göre, kalitesiz petrol çıktı uğraşmaya gerek yok diye beton ve cıva ile kuyu bir anda kapatılmıştı.
O yıllarda çok fakir olan halkımız sessiz ve naçardı. İş bilmez dışa bağımlı bir hükümetle yönetilmenin sancısını yıllar boyu çaresiz şekilde çektik.
Geçtiğimiz gün “GABAR DAĞI” çevresinde petrol sondajı yapıldığı ve sondaj neticesinde çok büyük petrol damarı bulunduğu müjdesini Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan vatandaşlarıyla göğsünü gere gere, gururla paylaştı.
Demek, bu vatanı gönülden sevenlerle yaşarken, kendi toprağımıza da sahip çıkabiliyormuşuz.
Karadeniz sınırlarımızda bulunan “hidrokarbon” yani doğalgazın bulunması takdir-i ilahi ve bilinçli çalışmaların ortaya attığı büyük bir çabanın ürünüdür.
Bir zamanlar bizi arkadan vurmaya çalışan ülkelerin oyuncağı durumundaydık. Koskoca yurdumuzda her türlü petrol, hidrokarbon ve çok değerli madenlerle kaplı yapının oluşumu ile iç içeydik. Onlar zenginliğimizin farkındaydı ama biz değildik.
Onlar ne derse boynumuzu eğiyor ve ne derlerse onlara inanıyorduk.
Yurdumuzda petrolü ve doğalgazı buluyorlar ve ardından değersiz diye bizim zenginliğimizi gözardı ediyorlardı.
Yanıbaşımızda bulunan ülkelerin hepsinde petrol çıkarken, bizde petrolün bulunmaması çok düşünülecek bir durum.
Bizi içine sindiremeyen ülkelerin hepsi şu günlerde şaşkınlık içerisinde ülkemizin zenginliğini tartışıyorlar.
Bu zenginliğimizi sabır ve metanet içerisinde takip eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, öncelikle geleceğimizin bilim adamları olacak gençlerimizin önlerini açtı. Ülkemizin gençlerinin imkansızları başarabileceğini ortaya koydu. İş adamlarımıza korkusuzca bu ülke bu vatan için korkmadan yürüyün dedi.
Her ilimizde Üniversitelerimiz var. Kendi bilim yuvalarında gençlerimiz yetişiyor. Teknolojiyi insanlarımıza adeta ezberletti. Kendi otomobilimizi, uçağımızı, helikopterimizi, barajlarımızı, savunma sanayimizi, insan gibi yaşamak için otoyollarımızı, köprülerimizi, yenilenebilir enerjinin ne demek olduğunu, dahası bu ülke için çalışanları birlik ve beraberlikle kopmamacasına birleştirdi.
Allah senden razı olsun !
Yapılanları görmeyenler de bir gün yapılanlarla bir olacak.
Türkiye’mizin miladı 2023 yılı olacak.
Anlayacağınız Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl kuruluşunda, dünya yepyeni bir Türkiye karşısında ceketlerini ilikleyecek.
Allah düşmanlarımıza fırsat vermesin. Cumhurbaşkanım ömrün uzun olsun….
Nuri Erdener (Nam-ı diğer, Boksör Nuri)
