TÜRKİYEMİZDE BALIK NESLİ NASIL TÜKENDİ ? ÖNLEMLER NASIL ALINMALI ?

Barbun Senegal’den geliyor. Kalamar Hindistan’dan. Ahtapot İspanya’dan. Karides Endonezya’dan. Lagos Mısır’dan. Kalkan Romanya’dan.

Norveç’ten getirilen seyit balığını restoranlarda mezgit diye kakalıyorlar !

Lüks otellerimizde yediğiniz kılıç şiş’ler aslında Çin’den ithal köpekbalığı…

Mercan Gine’den. Sinarit Gana’dan.

Her mevsim dilbalığı olmaz, bizde oluyor, çünkü mevsimine göre bazen Afrika’nın batısındaki Senegal’den, bazen Afrika’nın doğusundaki Somali’den geliyor.

Yemek için değil, bakmak için olanları bile yurtdışından getiriliyor, mülteci ayaklarıyla sınırı geçen kamyon kasalarında süs balıkları yakalanıyor, Suriye Japon’u deniyor.

Karadeniz’de 26 balığın neslini tükettik, Marmara’da 125 balığın neslini kuruttuk. Midye Şili’den getiriliyor. Tekir Gabon’dan.

İskenderun körfezinde çipura, kaya yani lagos, trahom, istavrit ve en önemlisi Dünya’da İskenderun karidesi diye ün yapmış Jumboları kaybettik. Balık neslinin en fazla olduğu körfezimizde balık neslini kendi elimizle tükettik.

Balık artık lüks tüketim sınıfında. Ancak parası olan zenginler tüketir durumda.

Denizlerimizde balık olmayınca, denizi olmayan Konya’da, Uşak’ta, Diyarbakır’da tarla balıkçılığı yapıp, arazide levrek yetiştirmeye çalışıyoruz.

Fas’tan Moritanya’dan orfoz getiriyorlar, Kızıldeniz’den karagöz getiriyorlar.

İzlanda’da 2010 senesinde volkan patladı, kül ve lav yağmuru nedeniyle kıyıları zehirlendi, toplu balık ölümleri meydana geldi, balıkları analiz ettiler, ağır kurşun, radyoaktif madde ve insana zararlı kimyasallar tespit edildi, bütün dünya İzlanda’dan balık ithalatını durdurdu, aynı dönemde Türkiye’nin İzlanda’dan balık ithalatı yüzde 250 arttı!

El alemin almadığı kansere yol açan balıkları, ki, çoğunluğu somondu, afiyetle bize yedirdiler.
Istakoz ABD’den Kanada’dan.

Bataklıklarda yetiştirilen panga’yı, kılçıksız deniz balığı filetosu diye Vietnam’dan getiriyorlar.

Güya Sardalya festivali düzenliyoruz, o sardalya Yunanistan’dan geliyor.

Belediyeler balık festivali düzenler, Norveç’ten ithal edilen uskumru dağıtılır.

Norveç’te sadece 6 bin 400 balıkçı teknesi var, 150 ülkeye balık ihracatı yapıyor.
Türkiye’de 16 bin 450 balıkçı teknesi var, 100 ülkeden balık ithal ediyor!

Norveç’in tüm dünyada en çok balık ihracatı yaptığı ikinci ülke, Türkiye… En büyük balıkçının Galata Köprüsü’nde yediğiniz balık ekmek bile Norveç uskumrusu.

Balıkçılık tarihimizin en önemli kitaplarından biri olan ve İstanbul balıkhanesi müdürü Karekin Deveciyan tarafından kaleme alınan “Türkiye’de Balık ve Balıkçılık” isimli eserde 1920’li yıllarda sırf İstanbul’da sekiz milyon ton balığın işlem gördüğü anlatılıyor.

Bugün, tüm Türkiye’de bir milyon ton bile değil!

1920’li yıllarda İstanbul balık haline 2 milyon 200 bin çift torik geliyordu… Bugün torik gören var mı?

Lakerda artık palamuttan yapılıyor. İthal somondan bile lakerda var!

Bizim lüferi neredeyse kuruttuk. Atlantik ringası geliyor, Pasifik ringası geliyor, Avustralya uskumrusu geliyor, Japon kolyozu geliyor.

Avrupa Birliği ülkeleri kişi başına 26 kilogram balık yiyor, dünya ortalaması 19 kilogram… Türkiye ortalaması sadece 8 kilo!

Marmara ve İskenderun körfezi tüm balıkların göç ve yumurtlama yeriydi. Tekirdağ, Şarköy, Marmara Adası arasındaki üçgen, orkinosların aşk üçgeniydi. Atlas Okyanusu’ndan gelirler, bu aşk üçgeninde ürerlerdi.

Bu Marmara Denizi’ne en başta İstanbul, çevresindeki tüm şehirlerin kanalizasyonunu bağladık, aşk üçgenini lağım çukuru haline getirdik. Doğru dürüst çalışmayan arıtma tesislerinden günde milyonlarca ton çamaşır yıkama artıklarında kimyevi deterjanları körfeze boca ediyoruz.

HES kurulmayan dere bırakılmadı.

Mersin balıkları artık Çoruh’a inmiyor.

Gediz’e, Büyük Menderes’e, Seyhan’a, Ceyhan’a artık balık girmiyor.

Balık avlanan göllerimiz imha edildi. Eber Gölü kurudu, geriye sadece kırık sandallar kaldı. Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı Akşehir Gölü bile kurudu.

İskenderun körfezinin dibi hayalet ağlarla dolu. Yumurta bırakmaya gelen göçmen balıklar körfeze girer girmez bu ağlarla yumurtayı bırakmadan ölüp gidiyor.

Ya gemilerin sintinelerinden denize boşaltılan tonlarca atık su ?

Ya sanayi atıkları ile enerji santrallerinin soğutma suyu olarak kullandığı deniz suyunun kaynayarak denize geri dönmesi ?

Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde balık yerine bol miktarda balon balıkları yer tuttu.

Ya adı 2008 olan ve ne oldu bilinmeyen kırmızı balıklara ne demeli ?

Kendi elimizle gözümüzü oyduk. Bir zaman sonra bölgemiz denizlerine mal olmuş balıkları ancak resimlerde göreceğiz.

E bu denizlerde balık kalır mı?

Nuri Erdener (Nam-ı diğer, Boksör Nuri)

Paylaşın...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *