Cumhuriyet bayramımızın 99’uncu yıldönümü anlamına lâyık coşku ile kutlanacak.. ölümsüzleşen günün anısına yapılan birçok etkinlikleri gurur ve heyecanla izleyeceğiz.
Kimilerimiz bu bayramda çocukluğunu ve gençliğini hatırlayacak, okulların merasim geçitlerinde öğrencileri seyrederken, gözlerindeki anlamlı bakışların altında yatan geçmiş nostaljilerle bir olacaklar..
Cumhuriyetimizin kuruluşunun her yıl dönümlerinde birlik ve beraberliğimizi simgeleyen etkili programlar bizlere kim olduğumuzu, nerden geldik, nereye gitmek istediğimizin yol haritamızın çizilmesi bakımından ayrı bir önem arz etmektedir.
Yurdunu elinden almak isteyen işgalci güçler karşısında tek vücut olmuş bir ulusun tarih sayfalarına altın harflerle yazdığı bir bağımsızlık mücadelesini, Ulu önderimiz Atatürk’ün belirttiği biçimiyle Yüksek Türk kültürüne dayanan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99’uncu yıldönümünü kutlamanın gururunu ve coşkusunu yaşayacağız.
Tarih 30 Ekim 1918…
Limni adasının Mondros limanında bir İngiliz gemisinde toplanarak atılan imzalar 600 yıllık koskoca bir imparatorluğu tarihe gömmüş, yurt topraklarımız sözde galip devletler olan emperyalist devletlerin.. insafına terk edilmişti.
Kendilerine göre yapmış oldukları sözleşmenin akabinde güneşin doğduğu ülke Anadolu’muzun her yanını hep beraber şuursuzca işgal etmeye başladılar.
Uzun süren savaşların sonucunda yorgun düşen yüce ulusumuz ttalihsiz gelişmeler karşısında makûs talihine karşı çıkış yolu aramaya başladı..
Böyle bir ortamda yalınız kalmışken; 16 Mayıs 1919 günü sabaha karşı Bbüyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’dan bindiği vapurla saraydan değil savaş meydanlarından aldığı Apoletindeki rütbeyle Samsun’a ulaştığında takvimler 19 Mayıs 1919’u gösteriyordu.
İşte böyle başladı kurtuluş maceramız.
Havza Amasya Erzurum Sivas kongrelerinin ardından 27 Aralık 1919 Ankara’da Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını seymenler karşıladı.
23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.
O günler ateşten gömlek giymişti tüm ulusumuz.
Kendi makûs talihini kendisi değiştirmeye soyunmuştu.
Böylece aktı gitti günler, aylar, yıllar, akan kan ve canlarla birlikte.
26 Ağustos 1922 tarihi ulusumuzun dönüm noktasıydı.
Top sesleriyle yer gök inlerken Anadolu’muzun üzerinde batan güneş hiç batmamak üzere yeniden doğuyordu aslında.
9 Eylül 1922 İzmir’de bayraklarımızın dalgalanan gölgesinde büyük kurtarıcımız; coşku ve sevinç gösterileriyle karşılandı.
“Ya istiklal! Ya ölüm!” Emrinden muzafferle çıkan kahraman ordu, Mudanya, daha sonra Lozan, bağımsızlığımızın taç giyme töreniydi..
Ve sonunda 29 Ekim 1923 günü TBMM “YAŞASIN CUMHURİYET” haykırışlarıyla yankılandı.
Değerli okurlarım,
Türkiye Cumhuriyeti kesinlikle yok edilmek istenen bir ulusun yeni bir devlet oluşturmak ve bağımsızlığına kavuşmak amacıyla giriştiği mücadelenin sonucunda kurulmuştur.
ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN zaferle sonuçlanması, laik, demokratik ve çağdaş yeni Türk Devleti’nin kurulmasıyla birlikte, Devletin ve toplumun yeniden yapılanmasının yolunu açmıştır.
Cumhuriyet’in en büyük erdemi Türk toplumunun ulus olma bilincine kavuşturması, bireyi kul olarak değil yurttaş konumuna yükseltmiştir.
Böylece; aklın ve bilimin üstünlüğünü benimseyen özgürce düşünebilen, kararlarını bağımsız ve sorumluluk bilinci içinde verebilen, yetkin bireylerden oluşan bir toplum yaratılmıştır.
Cumhuriyet’in kurulması ile çağdaşlaşmanın temeli olan laiklik ilkesi benimsenmiş, din bireylerin vicdanındaki kutsal yerde yerini almıştır.
Laiklik ilkesiyle,Türkiye’nin çağdaş uygarlık yarışına katılabilmesi için gerekli dönüşümler gerçekleşmiş; siyaset, hukuk, eğitim, kültür, sanat, ekonomi, toplumsal alanlarda köklü devrimler yapılmıştır.
Ulu önderimiz ATATÜRK, bu devrimleri gerçekleştirirken ulusal birlik ve bütünlüğün oluşmasını ve sürekli kılınmasını sağlayan öz benliğimizin korunmasına ayrı bir önem vermiştir.
Çünkü öz benliğimiz, var oluşumuzun temelidir.
Bizlere düşen görev, ulusal kimliğimizi pekiştirerek öz değerlerimizi korumamız, bunu evrensel değerlerle bütünleştirerek zenginleştirmemiz ve gelecek kuşaklara aktarmamızdır.
Nuri Erdener (Nam-ı diğer, Boksör Nuri)