NOSTALJİLERLE YAŞANAN TEK YER: İSKENDERUN

İskenderun, eski yaşantısını devam ettiren nadir şehirlerimizden..

Konumuna yönelik bazı değişiklikler olsa dahi Yine de bizim gözümüzde o bir balıkçı kasabası.

Kırk yıl öncesi şehrimizde var olan şeylerin çoğu hala aramızda. Mesela bir bayram öncesi yaşananlar tıpkı eskisi gibi.

Telaşının tam içinde olduğumuzu bildiğimiz halde Bizler nostalji uyumumuzu sürdürmeye devam ederiz.

Cuma günü bayram günlerinden ayrıcalığı yok sayılır. Camilerimiz dolar taşar. Bir günün ibadeti insanlarımıza huşu içerisinde güzellikler sunar.

Kendimize ait sandığımız yerlerde dolaşırken bir yerlerde eski ile bir olduğumuzu anlayamadan öylece yolumuza yürür gideriz.

Çayı yudumlarken içtiğimiz mekân halbuki eski yerler.

Fırından ekmek alırken bilmeyiz oranın da çok eski bir fırın olduğunu.

Asmalı kahvenin asmaları yok olsa dahi çay ocağı yine bizleri yanına davet eder.

Çarşıları yine aynı yerde durup duruyor. Yeni binalar arasında kaybolduğunu sandığımız ayakkabıcılar, basmacılar, incik boncuk satanlar, peynir – çökelekçiler yine aynı yerdeler.

Cadde ve sokaklar biraz genişletilmiş hepsi o kadar. Onlar da modern alışveriş merkezlerine ayak uydurmuşlar

Uzun çarşı, kısa çarşı yine yerli yerinde.

Balıkhanemiz biraz ileriye gitti. Kasaplar şehrin değişik semtlerinde. Kelle – mumbar ararsanız yeri çok basit, Numune’de eski mezarlığın yerinde ütülenmiş, temizlenmiş, müşterisini tezgahta bekliyor.

Şimdi her şey bir yana da “Cürcümetli Çarşı” o da yerli yerinde bazı dükkânlar şimdi orada olmasa da…

Bahar kebap salonu, Humusçu Behzat onun tam olduğu yerde…

Bir zamanlar bu Cürcümetli Çarşı İskenderun’un en can alıcı damarıydı. Orada ne ararsan ara bulurdun.

Hamam yerinde. Kayserililer gitti ama Kunduracı Ali’nin oğlu Nihat yerinde.

Altındişler adres tarifi. Cumhuriyet meydanı eski ihtişamında. Yanında öylece sallanarak duran eski Adliye Binası ayakta durma savaşında. Yıkıldığı an İskenderun’da beraberinde yıkılacak.

Bizden sonra gelen kuşaklar neye göre kendilerini belirleyecek şimdilik bilmiyorum. Bölgemizin bağrından kopup gelen kimse yok ki derdimizi anlasın.

İskele aklıma geldi. Yapandan yaptırandan Allah razı olsun. Geçenlerde ziyarete gittim. Ne de güzel olmuş.

Oturdum bank’a öylece düşündüm durdum. Yanımdan koşarcasına koşup geçen sarışın bir çocuğa bakakaldım. Bir an ona içimden bağırmak geçti sustum. Sanki o bendim. Yalınayak koşar hali, üstünde eskimiş bir şort, kendince denize atlayıp duruşunu izledim.

Sonra ilerdeki teknelerde bulunanların ona doğru madeni paralar attıklarını gördüm.

Yine her şey eskisi gibi. Değişen, yeni ve modern bir iskele, hepsi o kadar…

Denizde yüzen çocuk ve iskele üzerinde balık yakalayanların hepsi aynı kişiler. Eski ve yeni kuşak birbirine kaynaşmış sanki.

İskeleden Cumhuriyet meydanına doğru baktım, etrafta bulunan tahta masa ve sandalyeler kaybolmuş. İnsanlar bir yerlere oturmuş denizi seyrediyor.

Tahta ve kürekli kayıklar kaybolmuş. Tıradacılar yok. Emmi Garip yok, ama deniz orada. Ona doğru koşan çocuklar var.

Deniz içe doğru doldurulmuş olsa da geniş, ferah bir sahil güzergâhı insanı yanına çağırıyor.

Palmiyeler arasında kızlı – erkekli dolaşanlar sessizce yine kaçamak yapıyor. Geniş yelpaze gibi dalları onları muhafaza altına almış. Sanki büyülü mekânlara hapsetmiş. Yanından geçenler onları görmeden geçiyor.

Akşamcıların bıraktıkları izler çimler üzerinde. Seslerini duyar gibisiniz. Yavaş ve derinden aldıkları homurtulu nefesleri hafifçe esen nemli rüzgârın sesinde gizli.

Nargile fokurdatanlarını, içine çekenleri etrafımda bir ara aradım durdum. Aman ! dedim sigara sağlığa zararlı. Ne gereği var şimdi bunu desem. Bu zıkkımın çaresizliği ensem de…

Cumhuriyet meydanı gözlerimden kaybolurken akşamın serinliği bedenimi sardı.

Yeni bir İskenderun var karşımda. Ama yine eskisi gibi yanıbaşımda, benimle beraber.

Aslında benim sır küpüm, sevincim, desteğim, canım, cananım bu şehir…

Bir ara öksürdüm, gözlerimin içinden çıngıllar çıkar gibi oldu. Tutundum bir yere. Karşı gazinodan müzik sesi geliyor sandım. İyice baktım, koskoca bir apartmanın balkonunda birileri bir şeyler silkeliyordu.

İskenderun’da eğlence yerleri, bar, pavyon kapanalı halbuki yıllar oldu. Sesleri kulaklarıma öyle işlemiş ki hâlâ sesleri kulaklarımda.

İskenderun yaşantımızın vazgeçilemediği bir kent olarak ilerde de yerini alacak.

Şu an eski günleri çağırsam, değişen bir şey olmaz. Bugünü dün gibi yaşayanlar daha eksilmedi aramızdan, ondandır.

İskenderun ile bir olan ne nesiller vardı. Var olan nesiller de bir gün kaybolacak. Yeni nesiller bizim duyduğumuz müzik seslerini hep duyacak.

İskenderun’da yine akşam ve sabah olacak.

Memleketimizin güzellikleri arasında, sağlıklı ve uzun yaşamlar hep bizimle beraber olsun…

Nuri Erdener (Nam-ı diğer, Boksör Nuri)

Paylaşın...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir