Eski İskenderun’da kış, akşam üstü…

Akşam üstü yağmur yağar; İskenderun’un varoş mahallelerinde tek katlı, iki katlı evlerin dam kenarlarından yağmur suları kaldırımlara düşerken iç huzuru veren şırıltılar dolardı kulaklarımıza.

Ya bir de çöp tenekesi ise o yağmur sularının üzerine düştüğü; tak, tok, tık, tin sesleri, sokak ve caddelerde tek tük geçen faytonların kırbaç ve zil sesleriyle doğal beste yazdırırdı zihinlerimizde.

Yağmur sularının tıkadığı ve göl olan caddelerde, nasıl olsa eve ulaşınca soba arkasında kurutulur düşüncesiyle ayakları çemremeden rahatlıkla suya dalınır ve karşıdan karşıya geçilirdi.

Eğer, yevmiye, haftalık, maaş cebe girmiş ise o yağmurlu akşam üstü, su giren kunduranın içinde ıslanmış çorapları umursamadan sıcak sıcak müşebbek tarttırıp kağıt torbalarda eve taşımak çok zengin hissettirirdi.

Ve dam saçaklarından akan yağmurdan korunarak, ıslak ıslak eve ulaşınca, muhtemelen soba üzerindeki mercimek çorbası kokusu evin ahşap kapı ve pencerelerinden sızan patates kızartması kokuları, günün telaşını kapı önünde bıraktırırdı.

Akşam sofrasında, bol limonlu mercimek çorbası kaşıklanırken, istek üzerine ya sarmısaklı yoğurt, ya da kimyon – pul biber – nar ekşisi ve kıyılmış maydanoz sosu dökülen patates kızartması iştahla mideye götürülürdü.

Siyah-Beyaz yayın yapılan televizyonun TRT kanalında o gün hangi programların olduğunun gazete köşelerinden öğrenildiği o anları yeniden yaşayabilmek benim çağlarımdaki çoğu “şanslı” hemşehrimizin özlemleri arasındadır diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

Ali Gez

Paylaşın...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *