Yine maziden…

Hasta olmak bile farklıydı o soğuk günlerde. Hasta ziyaretlerine kolonya ve portakal götürülürdü. Çok içtendi o ziyaretler, şifa idi hastalara o içtenlik.

Oturma odası hasta odası oluverirdi birden. Yaylı somye üzerine pamuktan döşek, bembeyaz çarşaf, kıllı ama kalın bir battaniye, üstüne havlu serili sert kocaman yastık. Öyleydi hasta yatağı.

Gürül gürül yanan soba üzerinde kaynayan ıhlamur cezvesi, arkasında sıcak mercimek çorbası tenceresi, tası. Pencere kenarında küçük masa, üzerinde mis kokulu nergisler.

Öksürük, hapşuruk, acı şurup, soğuk su dolu tas içinde ateş düşürücü bez.

Pencereler ahşaptı, zaten sürekli hava girerdi içeriye, kalın Sümerbank kumaşından perdeyi kımıldatarak.
Zangır zangır üşürken, vicks kokusuyla karışık terletilinceye dek kafaya çekilen battaniye altında, o soba ateşinde ve değişince tüm asbapları. Sonra dinlenince ne ateş kalırdı, ne kemiklerde kırıklık, ne üzerimizde kırgınlık.

Komşular hastabakıcı ve aşçıydı evin içinde. Güle oynaya iyileşilirdi hep birlikte. Birden unutulurdu o günlerin komşuluğunda 3 gün önceki küskünlük ve dargınlık !

Yine özlemindeyim o yokluk içinde gözü tokluk dolu soğuk günlerin.

Selâm olsun o günlere.

Ali Gez

Paylaşın...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *